4 Kasım 2013 Pazartesi

Kopenhag / Danimarka

Kopenhag, yıllardır olmasa da, son bir kaç aydır bende merak uyandıran ve mutlaka görmek istediğim yerler listesinde üst sıralarda yer alıyordu. Özellikle Stockholm gezisi sonrası bu istek iyice arttı. Pegasus'un sonbahar kampanyası'da devreye girince biletlerimizi aldık.

Kopenhag, dünyanın en büyük 95. adası olan Zealand'ın üzerinde yer alan soğuk bir şehir. Gündüzleri güneş yüzünü gösterse de, akşamları oldukça serin. Gerek internetteki yazılar, gerekse Danimarkalılar, soğuğa karşı özel bir ilginiz yoksa, Kopenhag'ı ziyaret için en uygun mevsimin, ilkbahar ya da yaz dönemi olduğunu söylüyorlar.




Konaklama tercihimizi, hemen hemen her solo gezgin'in yaptığı gibi hostelworld ya da booking.com üzerinden araştırma yaparak en uygun hostel olduğunu düşündüğümüz Generator Hostel'den yana kullandık. Generator Hostel, Kopenhag için kriterlere göre sıralama yapıldığında, Copenhagen Downtown ile beraber öne çıkan 2 hostelden bir tanesi.

Fiyatlar; yiyecek - içecek vb diğer kriterlerde olduğu gibi konaklamada da üst sınırları zorluyor. İsveç'in bu konuda açık ara önde olduğunu düşünürken, Danimarka'daki fiyatların İsveç'in dahi üzerinde olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz.


Generator Hostel, havaalanından hostel'e ulaşım konusunda belki de bugüne kadar gördüğüm en iyi konuma sahip hosteldi. Havaalanından metro'ya atlayıp yaklaşık 15-20 dakika içerisinde Kongens Nytrov durağına ulaşabiliyorsunuz. Kopenhag'ın en popüler bölgesi olan Nyhanvn Liman bölgesi de, hostel'e 5 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor. Hostel'in konumu kadar, sunduğu olanaklar da oldukca iyi durumda. İçerisinde, akşamları arkadaşlarınızla ya da diğer gezginlerle vakit geçirebileceğiz barlar, restaurantlar, yine eğlence amaçlı karaoke odası mevcut. Sunduğu imkanlar ve kalite açısından sadece Stockholm'de yer alan City Backpackers Hostel ile kıyaslayabilirim. Bu kadar artısının yanında, tek eksisi duşların odaların içerisinde yer almasıydı. Düşünün ki, erken kalkıp şehri keşfetmek istiyorsunuz ve sabah erken saatte duş almak istiyorsunuz, 8 kişilik bir odadasınız ve duş odanın içerisinde. Kapısı olsa dahi, çıkan su sesi uyuyan kişileri rahatlıkla uyandırabilecek seviyede, dolayısıyla insan ister istemez rahatsız hissediyor kendisini.

Danimarka'da adres konusunda sıkıntı çekmeniz düşük bir ihtimal. Yanınızda giderken götürebileceğiniz ya da havaalanı, hostel vb alanlardan temin edebileceğiniz bir harita ile şehri kolaylıkla gezebilirsiniz, takıldığınız noktalarda da çekinmeden insanlarla iletişim kurabilirsiniz. Ki, İngilizce konuşma oranı ve seviyesi Danimarka'da dikkat çeken diğer bir detay. Her ne kadar konuşurlarken yakalayamasam da, gündelik hayatlarında da ingilizce kelimeleri araya serpiştirdikleri söyleniyor.




Nyhavn Liman bölgesi, Kopenhag'ın simgelerinden. Bir çok kartpostal ve magnetlerde resimlerine ve kabartmalarına rastlayabiliyorsunuz. Çok büyük bir yer olmasa da, bir çok Danimarkalı bu bölgede vakit geçiriyor. Çevresinde yer alan restaurantlar zaten oldukça pahalı olan Kopenhag şehri standartlarının da üzerinde yer alıyor. 

Liman bölgesinin çevresinde yer alan seyyar kahveciler de oldukça popüler. Önlerinde zaman zaman kuyruk oluşan bu seyyar kahvecilerde satılan kahvelerin fiyatları 15 DKK ile 30 DKK arasında değişiyor.




Metro ağı ve otobüs seçenekleri gayet iyi durumda olsa da, şehirdeki insanların büyük bir bölümü ulaşım için bisikleti tercih ediyorlar. Sanırım bu konudaki tek rakipleri de Amsterdam. Ki Kopenhag'lılara göre, bisiklet kullanım oranı Amsterdam'ın dahi önünde.





Bisikletlere özel yollar ve yine bisiklere ait trafik ışıkları mevcut. Bisiklet kullanım bilinci o kadar güzel yerleşmiş ki, bisiklet kullanıcıları yol boş olsa dahi, istisnasız olarak dönecekleri yönü elleriyle gösteriyorlar.

Kopenhag'da bisiklet kiralayabileceğiz yerler mevcut ancak şehirde yer alan turistik alanlar yürüme mesafesinde olduğundan, biz yürümeyi tercih ettik.





Christiania ve Church of Saviour'a doğru yol alırken, Stock Exchange Copenhagen binası ile karşılaşıyorsunuz. 17. yüzyılda inşa edilen bu bina mimarisi ile dikkat çekiyor. Anladığım kadarıyla sadece kültür günleri vb günlerde ziyarete açık oluyor ve diğer zamanlarda içeri girilemiyormuş, dolayısıyla sadece resim çekmekle yetindik.




Church of Saviour bölgede yer alan meşhur kiliselerden bir tanesi. Yüksek yapısı ve üst bölümünde yer alan sarmal merdivenleriyle dikkat çekiyor. Bu merdivenler sayesinde kilisenin en tepe noktasına kadar çıkabilme imkanınız var. Saat 3.45 gibi girişler kapanıyor ve giriş ücreti 35 DKK. Yükseklikle ilgili sıkıntım olduğundan ben pek tercih etmedim ama yükseklik ile ilgili herhangi bir probleminiz yoksa, söylenenlere göre muhteşem bir Kopenhag manzarası sizleri bekliyormuş.

Church of Saviour'a ulaştıysanız, Christiania için sadece 1 dakikalık mesafeniz kalmış demektir. Christiania'ya ulaşım sorunu yaşayanlar yada haritada yerine karıştıranlar, uzak mesafelerden dahi görünen bu kiliseyi takip ederek Christiania bölgesine ulaşabilirler.

Öncelikle söylemek gerekirse, her yıl 500 bin kişinin ziyaret ettiği bu bölgeye giriş için herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Zaten içeride içebileceğiniz kahve, kola, bira vb standart içecekler de şehir standartlarının altında yer alıyor ve plastik bardaklarda sunuluyor. Christiania için genel bir tanımlara yapmak gerekirse; Yeşillikler içinde bir bölge düşünün.. Esrar, ot vb ürünlerin satışı legal olsun, polis bu durumdan haberdar olsun, turistlerin Kopenhag için ziyaret edilesi yerler listesinde ilk sırayı alsın, ve içeride anne ve babalarıyla gezebilen 10-12 yaşında çocuklar olsun.. Burasının adı Christiania oluyor.

İçeride spor yapan insanlara, yeşilliklere uzanmış birasını yudumlayan insanlara rastlamak mümkün. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, herkes kendi havasında bir şeylerle uğraş halinde. Her açıdan oldukça ilginç bir yer Christiania.

Fotograf çekmenin yasak olduğu bu bölgede, polis de zaman zaman baskın düzenliyormuş ancak satıcıların bu baskınlardan saatler önce haberleri oluyormuş diye ek bir bilgi de vermişlerdi.

Christiania'da 3-4 saat geçirdikten sonra, Hostel'e döndük ve Bulgar bir arkadaşın davetiyle, İtalyan bir arkadaşı da alarak Kopenhag caddelerinde yürüyüşe çıktık.




Kopenhag caddeleri oldukça canlı. İskandinavya ağırlıklı olarak Avrupa'nın dört bir yanından gelen jonglör ya da sokak sanatçılarına rastlamanız mümkün. Paris'den gelen Amerika asıllı bir grubun müzik ziyafeti oldukça güzeldi, Kopenhaglılar da sevmiş olacak ki aynı sokaktan 3 saat sonra geçtiğimizde yine aynı yerlerinde, aynı performansla, kalabalık bir kitleye şarkılarını söylüyorlardı.

Kopenhag'da dikkatimizi çeken bir diğer detay ise metro konusunda oldu. Sürücülerin olmadığı ve sistemden yönetilen bu trenlere binmek için bilet almanız gerekiyor doğal olarak. Ancak jetonmatik vb cihazlardan aldığınız bu biletleri okutacak bir cihaz ya da görevli istasyonlarda bulunmuyor. Jetonmatikten aldığınız bileti direk cebinize atıp merdivenlerle aşağıya ulaşıp trenlere binebiliyorsunuz. Sistem çok güzel işliyor ve herkes bu sisteme uyum sağlamış durumda. En azından Kongens Nytrov istasyonunda durum böyleydi.





Danimarka, Lego'nun anavatanı olarak biliniyor. Kopenhag sokaklarında da, bir çok Lego dükkanına rastlamak mümkün. Oyuncakları seviyorsanız ve 2 kattan oluşan bu dükkanlar size yeterli gelmediyse, Lego ülkesi parkı size iyi bir alternatif sunuyor.




Tivoli Bahçeleri, Kopenhag'ın merkezinde yer alıyor ve şehrin sembol noktalarından bir tanesi. Binlerce çeşit çiçek barındıran bu bahçenin içerisinde restaurantlar, konser alanları ve hediyelik eşya alabileceğiniz noktalar mevcut. Daha çok çocuklu aileler ziyaret etse de, 3-4 saat sıkılmadan vakit geçirebileceğiniz bir yer. 




Şehir merkezinde yer alan parklar şehre ayrı bir hava katıyor. Geniş bir alana yayılı olan ve Rosenborg Kalesi'nin arkasında yer alan park da bu alanlardan bir tanesi. Bir çok genç ya da orta yaşlı Danimarkalı kahvelerini alıp parklarda gezintiye çıkıyorlar, oturup sohbet ediyorlar. Bu bölgede kahvelerimizi içip, biraz dinlendikten sonra, yola devam ediyoruz.




Norreport tarafına ilerlerken, şehri 360 derece görebileceğiniz Rundetaarn sağınızda kalıyor. Yükseklik korkunuz nedeniyle Saviour Church'e çıkamıyorsanız, Rundetaarn güzel bir alternatif. Giriş ücreti olarak 25 DKK ödeyip, daire çizerek tepeye çıkmaya başlıyorsunuz. Zirveye ulaşmadan önce üst katlarda yer alan sergilere, aldığınız biletle ücretsiz olarak girebiliyorsunuz. Zirvedeki Kopenhag manzarası ise oldukça güzel.




Rundetaarn'ın hemen karşı caddesinde ise Ankara isimli bir Türk restaurantını görebilirsiniz.

Kopenhag'ın turistler tarafından en merak edilen noktalarından bir tanesi olan The Little Mermaid heykeline değinmeden olmaz. Öyle ki, bu küçük deniz kızı heykeli için tur bile düzenleniyormuş. Her ne kadar görülecek yerler listesine eklesem de, Danimarkalı bir arkadaşın, "Pek bir numarası yok, hatta ben burada yaşamama rağmen bir kere bile gitmedim" demesinden sonra, gitmekten vazgeçtik. Eğer vaktiniz bolsa, vakit öldürmek için gidilebilir ama özellikle plana dahil edilecek ilginçlikte bir yapı değil.




Son olarak alışverişe değinmeden olmaz. Magnet vb hatıra amaçlı eşyalar haricinde alışveriş işlerine pek bulaşmasam da gittiğim her şehirden çay almaya çalışıyorum. Kopenhag, çay severleri oldukça memnun edecek bir şehir. Kronprinsensgade'de yer A.C. Perch's mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir dükkan. Nepal'den Brezilya'ya, Japonya'dan Afrika'ya kadar aklınıza gelebilecek her bölgenin çayı bu küçük dükkanda mevcut. En küçük ambalajı 100gr olan bu çayların fiyatları, çay türüne göre farklılık gösterse de ortalama olarak bakıldığında 1kg = 50-60 Euro arasında değişim gösteriyor. Günün belirli saatlerinde ise bu küçük dükkanda yer alan çayları tatmak için üst katta yer alan bölüme geçebiliyorsunuz.

Diğer hediyelik eşyalar içinse, caddelerde bir çok alternatif mevcut. Özellikle Stork Fountain civarındaki mağazaları tavsiye edebilirim.

Dönüş zamanı gelip, geçen 4 dolu güne baktığımızda, her ne kadar yorucu olsa da itiraf etmeliyim ki, Kopenhag beklentilerimin çok üzerindeydi. Bir çok güzel anıyla ayrıldık, ileriki yıllarda tekrar ziyaret etmeyi planladığımız bu güzel şehirden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder